Son yıllarda dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de gençler arasında akran şiddeti oldukça ciddi bir sorun haline gelmiş durumda. Özellikle büyük şehirlerde, okullarda ve sosyal ortamlarda artan şiddet, aileleri ve eğitimcileri endişelendiriyor. Başkent Ankara da bu karamsar tabloyun içinde yer alıyor. Akran şiddeti, yalnızca fiziksel saldırılarla sınırlı kalmamakta, aynı zamanda psikolojik baskılar, siber zorbalık ve sosyal dışlanma gibi biçimlerde de kendini göstermektedir.
Akran şiddeti, genellikle aynı yaş grubundaki gençler arasında meydana gelen, fiziksel, duygusal veya sosyal zarar vermeyi amaçlayan eylemler olarak tanımlanabilir. Bu durum, genç bireylerin sosyal gelişimlerini olumsuz yönde etkilemekle kalmaz, aynı zamanda hem kurbanlar hem de failler üzerinde kalıcı izler bırakabilir. Ankara’da yapılan son araştırmalar, 18 yaş altındaki bireylerin yaklaşık %30’unun akran şiddeti mağduru olduğunu ortaya koyuyor. Bu oran, sadece istatistiksel bir rakamdan ibaret değil, aynı zamanda toplumsal bir sorunun ciddiyetini de gözler önüne seriyor.
Peki, akran şiddetinin arkasında yatan nedenler nelerdir? Psikolojik, sosyal ve ekonomik faktörler, bu sorunun temelini oluşturmaktadır. Eğitim sistemindeki yetersizlikler, aile içindeki istikrarsızlık, sosyal çevre etkisi ve medya tarafından pompalanan şiddet kültürü, bu olumsuz durumu körüklemekle kalmıyor, aynı zamanda gençlerin şiddet davranışlarını normalleştirmelerine de yol açıyor. Akran ilişkileri, ergenlik döneminde oldukça önemlidir; bu dönemde kurulan dostluklar, bireylerin kimliklerini şekillendirir. Ancak bu ilişkilerdeki olumsuz dinamikler, şiddet sarmalını beraberinde getiriyor.
Akran şiddetiyle mücadele etmek, okul yönetimleri, aileler ve sosyal hizmet uzmanları için büyük bir sorumluluk oluşturmaktadır. Ebeveynler, çocuklarına empati, hoşgörü ve saygı gibi değerleri aşılamalıdır. Okul ortamında ise öğretmenlerin ve eğitimcilerin, bu konuda bilinçlenmesi ve öğrencilere şiddetin sonuçları hakkında açık bir iletişim sağlaması önemlidir. Okul psikologları ve danışmanları, öğrencilerin yaşadığı zorlukları anlamak ve bu sorunlara çözüm üretmek için eğitim süreçlerinde aktif rol almalıdır.
Ayrıca, toplum genelinde farkındalık yaratmak ve gençlerin şiddete başvurmadan sorunlarını çözebilmelerini sağlamak için sosyal projelerin desteklenmesi gerekmektedir. Psiko-sosyal destek programları, özellikle mağdur durumundaki gençlerin iyileşme süreçlerine katkı sağlarken, faillerin de bu davranışlarının nedenleri üzerine düşünmelerine yardımcı olur. Medya da, şiddet içeren içerikleri normalleştirmekten kaçınarak, daha pozitif ve yapıcı örnekleri ön plana çıkarabilir.
Ankara'da çeşitli sivil toplum kuruluşları ve eğitim kurumları, akran şiddetiyle ilgili farkındalığı artırmak ve çözüm yolları bulmak adına çalışmalar gerçekleştirmektedir. Eğitim seminerleri, atölye çalışmaları ve toplum destek projeleri bu girişimlerden sadece birkaçıdır. Ancak, bu tür projelerin etkili olabilmesi için toplumsal bir seferberlik gerekmektedir. Gençler, birbirlerine destek olmalı, zorbalıkla mücadelede birlikte hareket etmelidir. Bu bağlamda, sosyal medyanın ve dijital platformların doğru kullanımı, gençlerin daha sağlıklı ilişkiler kurmasına yardımcı olabilir.
Sonuç olarak, Ankara'da akran şiddeti ile mücadele etmek, yalnızca eğitimcilerin veya ebeveynlerin değil, tüm toplumun ortak sorumluluğudur. Her bireyin bu konuda atılacak adımlarda aktif bir rol oynaması, genç nesillerin sağlıklı bir ortamda büyümesine katkıda bulunacaktır. Unutulmamalıdır ki, şiddet döngüsünü kırmak ve gençlerin güvenli bir yaşam sürmelerini sağlamak için mücadeleye herkesin katılması gerekmektedir.