Son yıllarda sosyal medya fenomenleri arasında tartışmalı davranışları ile öne çıkan isimlerden biri, cinsel istismar suçlamaları nedeniyle infial yaratmayı başardı. Ülkenin gündemini meşgul eden olayda, şüpheli influencer, Romanya’ya geri döndüğünü açıkladı. Bu durumu "Masum kişiler hiçbir şeyden kaçmaz" şeklindeki ifadelerle yorumlayan influencer, dönüşüyle birlikte sosyal medyada büyük bir tartışma başlattı. Sosyal medya platformları üzerinden açtığı tartışmalara katılan kullanıcılar, olayın ciddiyetini ve mağdurların yaşadığı travmayı sorgulamaya başladı. Böyle bir duruma düşmesine sebep olan süreci anlamak için olaya daha derinlemesine bakmak gerekiyor.
Cinsel istismar, toplumda kabul edilemez bir yer tutmakta ve kurbanların yaşadığı travma ömür boyu sürebilmektedir. Özellikle sosyal medya fenomenleri arasında gerçekleşen istismar vakaları, kamuoyunu derinden etkileyen olaylar arasında yer almakta. Söz konusu influencer, sosyal medya üzerinden yürüttüğü kariyerinde kazandığı hayran kitlesiyle dikkat çekmişti. Ancak bu imajının arkasında yatan karanlık bir gerçek, pek çok kişi tarafından bilinmiyor ya da göz ardı ediliyordu. Suçlamaların alenileşmesiyle birlikte, etkilerini gösteren sosyal medyadaki tepkiler çığ gibi büyüdü. Hikâyenin başında ise, mağdurların seslerini duyurması ve cesaret bulması gibi temel bir sorun yatıyor.
Cinsel istismar vakalarına karşı toplumsal duyarlılığın artmasına rağmen, birçok kişi hala bu tür suçların ciddiyetini kavrayamıyor. Sosyal medya fenomenlerinin davranışlarının büyük bir takipçi kitlesi tarafından onaylanması, bireysel olarak sorumluluk taşımalarını sorgulatıyor. Mağdur olan kişilerin yaşadıkları sorunlar ve yaşadıkları durumu anlatma cesareti, sosyal medya aracılığıyla gerek psikolojik destek arayışları gerekse de toplumsal farkındalık yaratma amacıyla önemli bir yere sahip. Romanya’ya dönen influencer, "masum kişilerin hiçbir şeyden kaçmadıklarını" savunarak kendini savunmayı tercih etse de, çoğu insan bu açıklamaların haklılık payı taşıyıp taşımadığını sorguluyor. Cinsel istismar suçlarının ciddiyeti, yalnızca failin sosyal statüsü ile değil, aynı zamanda mağdurların yaşadığı travmanın büyüklüğü ile de doğrudan bağlantılıdır.
Sonuç olarak, cinsel istismar suçları hem bireysel hem de toplumsal bir sorumluluk olarak ele alınmalı. Sosyal medya fenomenleri üzerindeki baskılar, onların eylemlerinin sonuçlarını anlamalarına yardımcı olabilir. Olaya dair gelişmeler, kamuoyunu ve sosyal medya kullanıcılarını daha fazla bilinçlendirmeye hem zorunlu kılmakta hem de zorlamaktadır. Cinsel istismar mağdurlarının seslerinin duyulması ve onların yaşadıkları travmanın kabul edilmesi, toplumun sağlıklı bir birey ve topluluk inşasında önemli bir adım olacaktır. Bu tür trajedilerin yaşanmaması adına, her bireyin sorumluluk alması gereken bir dönemdeyiz.