İnsanoğlunun doğasında toplumsal bir varlık olma özelliği bulunmaktadır. Sosyal varlık olarak insanlar, günlük yaşamlarının her anında etkileşimde bulundukları bireylerle beslenir ve bu etkileşimlerden çeşitli dersler çıkarır. Ancak, bu süreçte en çok hissedilen duygulardan biri de "onay arama" dürtüsüdür. Toplumun sesi, bireylerin iç dünyalarında yankılanırken, toplumsal normlara ve değerlere uygun davranma arzusu da artmaktadır. Bu durum, hem bireysel hem de toplumsal düzeyde önemli etkiler yaratmaktadır.
İnsanlar, içinde bulundukları sosyal çevreye ayak uydurabilmek, kabul görmek ve destek almak amacıyla sürekli bir onay arayışı içinde olabilirler. Toplumsal kimlik, bir bireyin kendisini nasıl tanımladığı ile ilgili bir olgudur ve bu kimliğin oluşturulmasında çevresel faktörler büyük rol oynamaktadır. Örneğin, yaşadığımız kültür, aile yapımız, arkadaş ilişkilerimiz gibi etmenler, onay arama ihtiyacımızı şekillendirir. Bu durum, bireylerin kendilerini gerçek birer birey olarak hissetmeleri için toplumsal normlara uyma baskısının artmasına neden olabilir.
Onay arama süreci; çoğu zaman kişisel güvensizlikle birlikte malum sorunları ortaya çıkarır. Birey, "ben nasıl görünmeliyim?", "ne yapmalıyım?" gibi sorularla zihnini meşgul edebilir. Kişinin kendi benliğini bulmaya çalışırken maruz kaldığı onay ihtiyacı bazen bireyin özgünlüğünü, yaratıcılığını ve potansiyelini bile tehdit edebilir. Sosyal medyanın yükselişi ile bu onay arayışı daha da belirgin hale gelmiştir; bireyler, paylaşımlarında beğeni almak veya takipçi sayısını artırmak amacıyla kendilerini değiştirme yoluna başvurabilirler.
Onay arama ihtiyacı, bireylerin yanlış bilgilendirilmesine veya kendilerini başka birisi gibi hissetmelerine yol açabilir. Bu durum, toplumsal baskının artışı ile birleştiğinde daha karmaşık hale gelir. Hızla değişen dünya, insanları sürekli olarak kendilerini ve kimliklerini sorgulamaya iter. Ancak, burada önemli bir soru ortaya çıkmaktadır: Gerçekten kim olduğumuzu nasıl anlayabiliriz? İçsel sesimizi dinlemek, bu dönüşüm sürecinin anahtarıdır. Birey, içindeki sesleri duyarak daha sağlıklı kararlar alabilir, kendisini daha iyi tanıma fırsatına erişebilir.
Toplumun sesini dinlemek önemli olsa da, bireylerin kendi içsel seslerine de kulak vermeleri gerekir. Bu dengeyi sağlamak, bireyin hem kendine olan güvenini artıracak hem de içinde bulundukları topluma daha olumlu katkılar sunmalarını sağlayacaktır. Kendimizi sevmek, kabul görmek ve özgün kalmak adına bu içsel sesi dinlemek, onay arayışında daha sağlıklı bir noktaya ulaşmamıza yardımcı olabilir.
Sonuç olarak, içerideki toplumsal sesler ve onay arama arzusu, insan psikolojisinin temel taşlarından biridir. Bu süreçte kendimizi kaybetmemek, özgün kalabilmek ve içsel sesimizi dinlemekasıl hedeftir. Toplumla olan etkileşimimizde kendi benliğimizi bulmak, bize hem kişisel hem de sosyal alanda önemli avantajlar sağlayacaktır. Kendimizin en iyi versiyonunu bulmak için onay arama ihtiyacımızı dengeleme sürecinde, toplumsal fonksiyonlarımızı göz önünde bulundurmak gerekmektedir. Onay arayışımızın ötesine geçerek iç sesimizi duyabilir ve topluma katkı sağlayabiliriz.